Çağdaş Sözlük

sefer ~ سفر

Kamus-ı Osmani - sefer ~ سفر maddesi. Sayfa: 27 - Sira: 10

sefer - سفر

[ء] قطع مسافه ، یولجيلق ، بر محلدن ديكر ايراق بر محله كوچمك : (موسم سير وسفر ، مشاق‌ سفریه ) (سفر طاسی) = یوله‌كيده‌جكلرك آزقلرينی قویمغه مخصوص وباقردن معمول یول طاسی عسكرك حرب‌ ايتمك اوزره دشمن قارشيسنه حركتی : (سفری ) = سفر حالنده آدم ، یولجيلغه منسوب وعائد : (حال حضرت وسفر) . (سفر بر ) = سفر حالنده بولنان عسكر حرب ، جنك : (سفر پلانی ) ، (سفرده شهيد اولانلرك ايتام واراملنه دولتجه معاشات كافیه تخصيصندن باشقه ) . (ميدان سفرده اظهار جلادت ايدييوردی ) كره دفعه : (بو سفر دیه‌جك یوق ، هر سفر جواب رد ويرلمز آ ، قاچ سفردر بویله اولیور ) "مرد راه اولمایانه زاد سفر ويرمزلر" (نائلیٔ قديم)

Kamus-u Osmani sefer maddesi. osmanlıcada sefer ne demek, sefer anlamı manası, sefer osmanlıca nasıl yazılır. Osmanlıca sözlükte sefer hakkında bilgi. Arapça sefer ne demek. Arapça osmanlıca sözlük. Farsçada sefer anlamı

Kamus-i Osmani - سفر sefer ne demek. osmanlıca yazılışı anlamı manası..

sefer ~ سفر güncel sözlüklerde anlamı:

SEFER ::: (Safer) Arabi ayların ikincisinin ismi.

SEFER ::: Yolculuk. * Muharebe. Harb. Muharebeye hazır bulunma hali. * Def'a, kerre. * Fık: Muayyen bir mesafeye gitmek. (Bak: Mukim)

sefer ::: (a. i. c. : esfâr) : arabî aylarının ikincisi [yılbaşı Muharrem olmak îtibâ-riyle]

sefer ::: (a. i. c. : esfâr) : 1) yolculuk. 2) savaşa gitme. 3) savaş. 4) askerin savîaş hâlinde veya savaşa hazır bulunması hâli. 5) defa, kerre, kez.

sefer in'âmı ::: ask. tar. harb dolayısiyle Yeniçeri ocağı asker ve subaylarına verilen bahşiş.

sifr ::: (a. i. c. : esfâr) : 1) yazılı şey; kitap, cüz; mektup. 2) tevrâtın beş kitabından her biri.

SEFER ::: Allahü teâlâ âyet-i kerîmede meâlen buyurdu ki:

... Sizden biriniz hasta yâhut seferde olursa, bu hâldeki oruçlarını sonra tutsun. (Bekara sûresi: 185)

Sizden birisi sefere çıktığında kardeşlerine vedâ etsin. Zîrâ Allahü teâlâ onların duâları sebebiyle o kimse için bereket ihsân eder. (Hadîs-i şerîf-Râmûz-ül-Ehâdîs)

Seferde kavmin seyyidi (efendisi) onlara hizmet edendir. Hizmette önde olanın fazîletini, şehîdlik müstesnâ, kimse hiçbir şeyde bulamaz. (Hadîs-i şerîf-Râmûz-ül-Ehâdîs)

2. Harbe gitme, savaş.

Allahü teâlâ âyet-i kerîmede meâlen buyurdu ki:

Eğer (dâvet olundukları şey) yakın (ve dünyevî) bir menfaat, orta bir sefer olsaydı elbette senin arkana düşerlerdi. Lâkin o meşakkatli mesâfe (Tebük seferi) onlara uzak geldi. Bununla berâber "Eğer gücümüz yetseydi sizinle berâber sefere çıkardık" diye Allah'a yemin edeceklerdir. Bunlar (bu sûretle) kendilerini helâke sürüklerler. Allah biliyor ki, onlar hiç şüphesiz ve muhakkak yalancıdırlar. (Tevbe sûresi: 42)

Sefer :::


  1. Yolculuk
    Örnek: Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden / Nice seneler geçti dönen yok seferinden. Y. K. Beyatlı

  2. Genellikle ülke dışına yapılan askerî harekât, savaşa gitme, savaş.

  3. Kez, yol, defa
    Örnek: Bu sefer ben söylüyorum, tekrar ediyorum. R. H. Karay

sefer ::: yolculuk , savaş , muharebe , kez

sefer ::: ‬yolculuk

sefer ::: savaş

sefer ::: kez

sefer ::: (a. i. c. : esfâr) arabî aylarının ikincisi [yılbaşı Muharrem olmak îtibâ-riyle]

sifr ::: (a. i. c. : esfâr) 1) yazılı şey; kitap, cüz; mektup. 2) tevrâtın beş kitabından her biri.

sefer ::: defa, kere, kez, savaş, yol

SEFER :::

Yolculuk. * Muharebe. Harb. Muharebeye hazır bulunma hali. * Def'a, kerre. * Fık: Muayyen bir mesafeye gitmek. (Bak: Mukim