Çağdaş Sözlük

namus ~ ناموس

Kamus-ı Osmani - namus ~ ناموس maddesi. Sayfa: 569 - Sira: 21

namus - ناموس

[ء‌ف] (اصلی یونانيدر) قاعده ، قانون ، اصول ،

شريعت ادب ، حیا ، عرض ، عفت ، عصمت ، نزاهت ، استقامت ، وقار ، تمكين كبی كافهٔ فضائل انسانیه‌یی جامع‌ وحاوی بر صفت متمایزه‌دركه آنݣله متصف بولنالر هر یرده ممتاز ومحترم عد اولنورلر . بو عالم فانيده هر شی سعی ايله نقد ايله صوݣره‌دن اكتساب اولنه‌بيلير . یالݣز (ناموس) اولنه‌ماز ، مستثنادر . آنك ايچون جوهر ناموسی الدن چيقارمامغه صوݣ درجه‌ده چاليشمليدر . زيرا غائب ايديلور ايسه بردها دردست ايديله‌مز . (نامو سپرور ،ناموسكار) = ناموسلی (ناموسكارانه ، ناموسپرورانه) = ناموسلی اولانه یاقيشه‌‌جق صورتده عربيده افاده ایدر . نته‌كيم (جبرائيل) علیه السلامه (ناموس اكبر) اطلاق اولنور . سببی‌ده سائر ملائكهٔ كرامدن زیاده اسرار وحیه واقف اولمسيدر .

Kamus-u Osmani namus maddesi. osmanlıcada namus ne demek, namus anlamı manası, namus osmanlıca nasıl yazılır. Osmanlıca sözlükte namus hakkında bilgi. Arapça namus ne demek. Arapça osmanlıca sözlük. Farsçada namus anlamı

Kamus-i Osmani - ناموس namus ne demek. osmanlıca yazılışı anlamı manası..

namus ~ ناموس güncel sözlüklerde anlamı:

NAMUS ::: Irz, iffet, edeb, hayâ. * Şeriat. * Melâike. * İrade-i İlâhiyenin tecellisi. * Nizam. * Emniyet ve istikamet gibi faziletlerin muhassalası olan pek kıymetli haslet. * Bir kimsenin mahrem, gizli esrarı olup işleri ve hallerinin iç yüzüne vakıf ve muttali kimseye denir. * Hayırlara ait gizli hâllerin hâmil ve vâkıfı olan. Bu mânada Cebrâil Aleyhisselâm'a ıtlak olunur. Sair melâikenin vâkıf olmadıkları vahyin sırlarına vakıf ve mahrem olması cihetiyle ona namus-u ekber denilmiştir. * Hâzık. * Mahir. * Av ve tuzak. * Nemmam mânâsiyle fitneci ve koğucu. * Birisinin hilesine siper ettiği şeye ve arslan yatağına da bu mâna verilmiştir. * Temizlik, doğruluk. ( Bak: Desâtir)

nâmûs ::: (a. i. c. : nevâmîs) : 1) kanun, nizam. 2) ar, edep, haya, ırz. 3) temizlik, doğruluk. 4) Allah'a yakın olan büyük melek, [arapçada : "esrât sahibi" mânâsına da gelir; aslı : yunancadır]

nâmûs-i dilberi ::: dilberlik namusu, güzellik şeref ve haysiyeti.

nâmûs-i ekber ::: Cebrail.

nâmus ::: ırz, ahlâklılık, kanun, melek.

NaMUS ::: Kadın, beş vakit namazını kıldığı, nâmusunu koruduğu ve kocasına itâat ettiği zaman, Cennet'e istediği kapıdan girer. (Hadîs-i şerîf-Kitâb-ül-Metcer-ür-Râbih)

Mîdesini, nâmusunu ve iffetini korumak kadar fazîletli ibâdet yoktur. (Muhammed Bâkır)

Ramazan ayı, İslâm dîninin nâmusudur. Âşikâre oruç yiyen, bu aya hürmet etmemiş olur. Bu aya hürmet etmiyen, İslâmiyet'in nâmus perdesini yırtmış olur. (Seyyid Abdülhakîm)

Namus :::


  1. Bir toplum içinde ahlak kurallarına karşı beslenen bağlılık.

  2. Dürüstlük, doğruluk.

nâmûs ::: kanun , nizam

nâmus ::: kanun , ırz , nizam

nâmus ::: ‬ırz

nâmus ::: dürüstlük

nâmus ::: yasa

nâmûs ::: (a. i. c. : nevâmîs) 1) kanun, nizam. 2) ar, edep, haya, ırz. 3) temizlik, doğruluk. 4) Allah'a yakın olan büyük melek, [arapçada :

namus ::: doğruluk, iffet

NAMUS :::

Irz, iffet, edeb, hayâ. * Şeriat. * Melâike. * İrade-i İlâhiyenin tecellisi. * Nizam. * Emniyet ve istikamet gibi faziletlerin muhassalası olan pek kıymetli haslet. * Bir kimsenin mahrem, gizli esrarı olup işleri ve hallerinin iç yüzüne vakıf ve muttali kimseye denir. * Hayırlara ait gizli hâllerin hâmil ve vâkıfı olan. Bu mânada Cebrâil Aleyhisselâm'a ıtlak olunur. Sair melâikenin vâkıf olmadıkları vahyin sırlarına vakıf ve mahrem olması cihetiyle ona namus-u ekber denilmiştir. * Hâzık. * Mahir. * Av ve t