İrşad ~ ارشاد
Kamus-ı Osmani - İrşad ~ ارشاد maddesi. Sayfa: 286 - Sira: 4

İrşad - ارشاد
[ء] طريق مستقمیه وسمت صلاح وفلاحه سوق ايتمك، ايدلمك، طوغری یول كوسترمك، كوسترلمك: [خط حركتمیك سقيم ايدی او پير روشنضمير بنی ارشاد ايتدی ، ضلالت پيشكانك ارشادی ] ،[الهی - عابدلرك عبادته قوت وطاعته استطاعت نرهده بولوردی ، سن ارشاد ايتمهسهݣ - سنان پاشا] "حكمت آميركركدر اشعار" "كه مألی اوله ارشاده مدار" (نابی) "اولدر شعرای رومه استاد" "اولدر ايدن اهل نظمی ارشاد" (لا) "عارضی آیت اولای كلام ازلی" "سخنی غایت معنای كتابارشاد" (نابی) "بنی ارشاد ايدن الطاف همایونكدر" "عمرك افزون اولهای رهبر بیدای كرم" (احمد حمدی) "امام دين پناهن مرشد ارشاد آكاهان" "اميد كائخو اهان كاردان دين ودنیادر" (صبری)
Kamus-u Osmani İrşad maddesi. osmanlıcada İrşad ne demek, İrşad anlamı manası, İrşad osmanlıca nasıl yazılır. Osmanlıca sözlükte İrşad hakkında bilgi. Arapça İrşad ne demek. Arapça osmanlıca sözlük. Farsçada İrşad anlamı
Kamus-i Osmani - ارشاد İrşad ne demek. osmanlıca yazılışı anlamı manası..
İrşad ~ ارشاد güncel sözlüklerde anlamı:
iRşAD ::: Doğru yolu göstermek. Akli ve kalbi, mukni ve te'sirli eserler veya sözlerle gafletten uyandırıp hidâyet yolunu göstermek. Cadde-i kürba-yı Kur'aniye yolunda selâmetle devam ettirmek. Allah'a ibadet ve itaata kavuşturmak. Veli bir zâtın, bir kimsenin hidâyete ermesine vesile olması. * Ist: Hak ve hakikatı arayan kimselere bir mürşid-i ekmelin Kur'ânî ve İslâmî eserleriyle veya sözüyle Sırat-ı Müstakim olan İslâmiyet yolunu tanıtması ve tarif etmesi. İmanı kuvvetlendiren ve inkişaf ettiren tahkikî ve yakînî delillerle hak ve hakikatı talim ve tedris etmesi. (Bak: Mürşid)
irsâd ::: (a. i. rüşd'den. c. : irşâdât) : 1) doğru yolu gösterme, uyarma. 2) tas. irfan sahibi birinin, bir kimseye tarîkatı ve tanrı yolunu göstermesi.
irsâd-ül-mürid ::: afyonkarahisarlı şeyh kasım bin mahmûd'un 1421 (h. 825) yılında meydana getirerek m. murad'a sunduğu mirsâd-ül-ibâd tercümesidir.
irşâd ::: hak yolu gösterme.
iRşaD ::: Din âlimleri, herkesi kitablarda yazılı olan emirleri yapmağa çağırıyor. Allahü teâlânın sevdiği kulları olan evliyâ da, önce dînin emirlerini yapmaya çağırıyor, sonra Allahü teâlânın ismini zikretmeği gösteriyor. Her zaman aralıksız olarak zikr-i ilâhî ile (Allahü teâlâyı anmak hâli üzere) olmağı istiyorlar. Böylece vücûdu zikr kaplayıp, kalbde Allahü teâlâdan başka birşey bulundurulmaz. Her şey öyle unutulur ki, insan kendini ne kadar zorlasa Allahü teâlâdan başka bir şey hatırlayamaz. İşte irşâd etmek bu iki dâveti yapmaktır. (İmâm-ı Rabbânî)
Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî irşâda başladığı günlerde, Bağdâd vâlisi Saîd Paşa ziyârete geldi ve nasîhat istedi. Buyurdular ki: "Kıyâmette herkes kendi nefsinden suâl olunur. Sen ise kendinden ve emrin altında olanların hepsinden suâl olunursun. Hak teâlâdan kork!.. Allahü teâlânın azâbı çok şiddetlidir." (Haydarîzâde İbrâhim Fasih)
Kendisine ilk önce sofî denilen zât Ebû Hâşim-i Sûfî'dir. Kûfe şehrinden olup, Şam'da insanları irşâd etmekle meşgul olurdu (rahimehullahü teâlâ). "Dağları iğne ile oyarak toz etmek, kalblerden kibri çıkarmaktan kolaydır" sözü onundur. "Fâidesiz ilimden Allah'a sığınırım" sözünü çok söylerdi. (Ebû Nuaym İsfehânî)
Ders verirken, yâni ilim öğretirken, sabırlı olup, gazâbını, kızgınlığını yenmeli, hemen kızmamalıdır. Öğretirken, şaka ve lüzûmsuz şeyler söylememeli, ciddiyetten ayrılmamalıdır. İlim öğretme sırasında bu tür hareketler kalbin kararmasına ve Allahü teâlâyı unutmasına sebeb olur. Her zaman hilm (yumuşaklık), vakar (ağırbaşlılık), sabır, iyi huy ve güzel hareket etmeyi âdet ve prensip hâline getirmelidir. Bâzı durumlarda sözü makbûl olmasa yâni kabûl görmese bile, önem vermemeli, benim vazîfem bildirmek, irşâd etmektir, hidâyet ve tevfik Allahü teâlâdandır, demelidir. (Taşköprüzâde)
irşâd ::: doğru yolu gösterme , hidayete erdirme , doğru yolu göstermek
irşâd ::: hidayete erdirme
irşâd ::: doğru yolu gösterme
İRŞAD :::