Çağdaş Sözlük

edeb ~ ادب

Kamus-ı Osmani - edeb ~ ادب maddesi. Sayfa: 81 - Sira: 2

edeb - ادب

[ء] اوصلو اولمق ، او صلولق ، كمال عقل ، هركس ايله حسن معامله ومكالمه‌ده بولونمق اخلاق حميده ظاهره ايله برابر شرعشريفك استيجاب وعقل كاملك استحسان ايتديكی اقوال واحوال . ظرافت نزاكت ، عدالت لطف ومرحت كبی اوصاف ايله اتصاف . شعر وانشایه عائد علوم : ادب البحث = اصول مناظره. تحفه شاهدی یی شرح طرزنده یازلمش والیوم نزدعا‌جزانه مده موجود اولان برساله قديمه‌ده كوسترلديكنه كوره (ادب) لفظنك تركجه‌سی شمدی كلیا مهجور اولان ضمه خفيفه مبسوطه ايله (اود)در. بو شرحك هانكی تاريخده كيمك طرفندن یازلديغنه دائر بركونااشارت وصراحت اولمایوب یالكز باش طرفنده "هذا كتاب شرح شاهدی" سرنامه‌سی وزيرنده "من كتب محمد حامد خایفه آمدی" جمله‌سيله ٢١١ تاريخی محرردر. وقتيله لسان ملميزه مخصوص بر لغات كتابی یازلمش اولسه یدی شمدی بزه غريب كلن ومجهول اولان نيجه الفاظ وكلمات تركیه معلوم ومأنوس بولونوردی.

زخملردن بيك آغزآجدم ادای شكره كيم" (فضولی) "یراشير ايلر ايسه‌م مدحنی بوكونه ادا " (نفعی) "بنده یوق قدرت ادایه حرف شوقی نابیا" (نابی) "تعلل ايتمه‌كه دمدر امانت اولنه ادا" (فضولی) "چوقمی بوقدر حسن ادا طبعمه زيرا" "وصاف خداوند پسنديده شيمدر" (نفعی) "باشقه شاعرده بولنماز بوادا" "ساده بربيتكه بيك بيت فدا" (معلم ناجی)

Kamus-u Osmani edeb maddesi. osmanlıcada edeb ne demek, edeb anlamı manası, edeb osmanlıca nasıl yazılır. Osmanlıca sözlükte edeb hakkında bilgi. Arapça edeb ne demek. Arapça osmanlıca sözlük. Farsçada edeb anlamı

Kamus-i Osmani - ادب edeb ne demek. osmanlıca yazılışı anlamı manası..

edeb ~ ادب güncel sözlüklerde anlamı:

EDEB ::: Terbiye. Kavlen, fiilen insanlara lütuf ile muamele etmek. Güzel ahlâk. Usluluk. Hayâ. * Ist: Sünnet-i Resul'e (A.S.M.) uygun hareket etmek. * Utanılacak şeylerden insanı koruyan meleke; kuvve-i râsiha-i nefsiye. * Edebiyat ve ondan bahseden ilim.(Kur'anın edebi ise: Öyle bir hüznü verir ki, âşıkane hüzündür. Yetimâne değildir. Firak-ul ahbabdan gelir. Fakd-ül ahbabdan gelmez. Lemeat)

edeb ::: (a. i. c. : âdâb) : 1) iyi terbiye, naziklik, usluluk, zariflik.

edeb-i kelâm ::: 1) söz zarifliği, güzelliği; 2) ed. ifâde arasında bayağı ve çirkin tâbirler bulunmaması, (bkz. : asalet).

edeb-i san'at ::: kusursuz, fasîh ve beliğ olan sözlerin süsleri. 2) haya, utanma. 3) edebiyat bilgisi.

edeb ::: terbiye, güzel ahlak, haya.

EDEB ::: Edebi gözetmek, zikirden üstündür. Edebi gözetmeyen Hakk'a kavuşamaz. (İmâm-ı Rabbânî)

Allahü teâlâya karşı edeb, O'nun emirlerini yerine getirmekle olur. Avâmın, halkın edebi, dînin emirlerine uymak, havâssın, seçilmişlerin edebi, dînin emirlerine uymakla berâber kalbi zikr (Allahü teâlâyı anmak) nûru ile aydınlatmak, gönülden Allahü teâlâdan başka her şeyi çıkarmaktır. (İmâm-ı Gazâli)

Âdemoğlunun edebden nasîbi yok ise insan değildir. Âdemoğlu ile hayvan arasındaki fark budur. Gözünü aç ve gör ki bütün Allahü teâlânın kelâmının mânâsı, âyet âyet edebden ibârettir. (Şems-i Tebrîzî)

İnsanlar edebe ilimden çok daha fazla muhtacdır. (Abdullah bin Menâzil)

En büyük edeb, ilâhî hududu muhâfaza etmek, gözetmek, Allahü teâlânın emirlerine uymak, yasaklarından sakınmaktır. (Abdülhakîm-i Arvâsî)

Din büyüklerinin yolu baştan sona edebdir. (İmâm-ı Rabbânî)

Bir kimsenin edebli olması, iyi kalblilik ve akıllılık alâmetidir. (Sırrîy-i Sekatî)

Kul için güzel edebden daha iyi mertebe görmedim. Çünkü aklın hayâtı edebdir. İnsan edeb ile dünyâ ve âhirette yüksek derecelere kavuşur. (Ebû Osman Hîrî)

Edeb ehli edebden hâli olmaz,
Edebsiz ilim öğrenen âlim olmaz.

(M.Sıddîk bin Saîd)

İlim meclislerinde aradım, kıldım taleb,
İlim geride kaldı ille edeb ille edeb.

Edeb bir tâc imiş nûr-i Hüdâ'dan
Giy ol tâcı emin ol her belâdan

(Yûnus Emre)

2. Namazda müstehab ve mendup olan şeyler.

Namazın sünnet ve edeblerinden birini gözetmek ve tenzîhi bir mekruhtan sakınmak; zikir ve tefekkürden üstündür. (İmâm-ı Rabbânî)

İmâm-ı A'zam Ebû Hanîfe hazretleri namaz abdestinin edeblerinden bir edebi terk ettiği için kırk senelik namazını kazâ etmiş, yeniden kılmıştır. (İmâm-ı Rabbânî)

EDEB ::: Edebi gözetmek, zikirden üstündür. Edebi gözetmeyen Hakk'a kavuşamaz. (İmâm-ı Rabbânî)

Allahü teâlâya karşı edeb, O'nun emirlerini yerine getirmekle olur. Avâmın, halkın edebi, dînin emirlerine uymak, havâssın, seçilmişlerin edebi, dînin emirlerine uymakla berâber kalbi zikr (Allahü teâlâyı anmak) nûru ile aydınlatmak, gönülden Allahü teâlâdan başka her şeyi çıkarmaktır. (İmâm-ı Gazâli)

Âdemoğlunun edebden nasîbi yok ise insan değildir. Âdemoğlu ile hayvan arasındaki fark budur. Gözünü aç ve gör ki bütün Allahü teâlânın kelâmının mânâsı, âyet âyet edebden ibârettir. (Şems-i Tebrîzî)

İnsanlar edebe ilimden çok daha fazla muhtacdır. (Abdullah bin Menâzil)

En büyük edeb, ilâhî hududu muhâfaza etmek, gözetmek, Allahü teâlânın emirlerine uymak, yasaklarından sakınmaktır. (Abdülhakîm-i Arvâsî)

Din büyüklerinin yolu baştan sona edebdir. (İmâm-ı Rabbânî)

Bir kimsenin edebli olması, iyi kalblilik ve akıllılık alâmetidir. (Sırrîy-i Sekatî)

Kul için güzel edebden daha iyi mertebe görmedim. Çünkü aklın hayâtı edebdir. İnsan edeb ile dünyâ ve âhirette yüksek derecelere kavuşur. (Ebû Osman Hîrî)

Edeb ehli edebden hâli olmaz,
Edebsiz ilim öğrenen âlim olmaz.

(M.Sıddîk bin Saîd)

İlim meclislerinde aradım, kıldım taleb,
İlim geride kaldı ille edeb ille edeb.

Edeb bir tâc imiş nûr-i Hüdâ'dan
Giy ol tâcı emin ol her belâdan

(Yûnus Emre)

2. Namazda müstehab ve mendup olan şeyler.

Namazın sünnet ve edeblerinden birini gözetmek ve tenzîhi bir mekruhtan sakınmak; zikir ve tefekkürden üstündür. (İmâm-ı Rabbânî)

İmâm-ı A'zam Ebû Hanîfe hazretleri namaz abdestinin edeblerinden bir edebi terk ettiği için kırk senelik namazını kazâ etmiş, yeniden kılmıştır. (İmâm-ı Rabbânî)

edeb ::: terbiye , edebiyat , utanma duygusu , güzel ahlak , haya

edeb ::: ‬terbiye

edeb ::: utanma duygusu

edeb ::: edebiyat

Edeb ::: Iyi terbiye; naziklik; usluluk

Edeb ::: İyi terbiye; naziklik; usluluk

edeb :::

iyi terbiye; naziklik; usluluk

EDEB :::

Terbiye. Kavlen, fiilen insanlara lütuf ile muamele etmek. Güzel ahlâk. Usluluk. Hayâ. * Ist: Sünnet-i Resul'e (A.S.M.) uygun hareket etmek. * Utanılacak şeylerden insanı koruyan meleke; kuvve-i râsiha-i nefsiye. * Edebiyat ve ondan bahseden ilim.(Kur'anın edebi ise: Öyle bir hüznü verir ki, âşıkane hüzündür. Yetimâne değildir. Firak-ul ahbabdan gelir. Fakd-ül ahbabdan gelmez. Lemeat)