Çağdaş Sözlük

had ~ حد

Kamus-ı Osmani - had ~ حد maddesi. Sayfa: 248 - Sira: 8

had - حد

[ء]سنور ، ايكی نسنه بيننده حائل اولان شی ، بر شیئك غایت ومنتهاسی : (حد امكان)‌ امكانك غایتی ، صوݣی (سرحد) = ايكی دولت طوپراغنك بربرينه بيتشديكی یر ، هر ايكی طوپراغك منهاسی درجه ، مرتبه : [حدينی بيلمك ] = بر آدمك مرتبهٔ اقتدار وصلاحیتنی دوشونوب آݣا كوره طاورانمه‌سی . (حدينی تجاوز ايتمك) = درجهٔ اقتدار وصلاحیتی خارجنده شيلر یاپمق . (حد ناشناس) = (حدينی بيلمز) = درجه‌سنی ، مرتبه‌سنی دوشونمز . [حد ناشناسانه] = حدينی بيلمزجه‌سنه . بر شیئك كسكين اولان یری ، آغزی : (حد سيف) مجرمك كنديسنی وديكرلرينی تكاب جرمدن منع ايده‌جك صورتده تعزير وتأديبی : (حد شرعی) : "آلچالير البته حدندن زیاده یوكسلن" (ژپلبر -معلم ناجی)

Kamus-u Osmani had maddesi. osmanlıcada had ne demek, had anlamı manası, had osmanlıca nasıl yazılır. Osmanlıca sözlükte had hakkında bilgi. Arapça had ne demek. Arapça osmanlıca sözlük. Farsçada had anlamı

Kamus-i Osmani - حد had ne demek. osmanlıca yazılışı anlamı manası..

had ~ حد güncel sözlüklerde anlamı:

HAD ::: f. Çaylak kuşu.HAD' $ (Hıd') : Aldatmak. * Dühul etmek, girmek. * Kurumak.

hadd ::: (a. i. c. : hudûd) : 1) sınır, iki devlet toprağının birleştiği yer, kenar. 2) derece. 3) gerçek değer. 4) şerîatçe verilen ceza. 5) mant. bir * önermede konu ile * yüklemden her foiri, terim. 6) mat. cebirde tenasüp (* oran) veya muadeleyi (* denklem) meydana getiren kısĵmlardan her biri. 7) bir şeyin nihayeti, sonu.

hadd-i asgar ::: mant. küçük önerme.

hadd-i bulûğ ::: ergenlik çağı.

hadd-i cenubî ::: top. her hangi bir arazî üzerinde üç nirengi noktasının teşkîl ettiği üçgenin en cenubun da (güney) bulunan re'si, yânî nîrengi noktası.

hadd-i ekber ::: mant. büyük önerme.

hadd-i evvel ::: mat. her hangi bir rîyazî düsturda bir birinden zait nakıs işaretlerinden biriyle ayrılmış parçalardan birincisi.

hadd-i evsat ::: mant. orta terim.

hadd-i gârbî ::: top. her hangi bir arazî üzerinde üç nîrengi noktasının teşkîl ettiği üçgenin en garbında (batı) bulunan re'si, yânî nîrengi noktası.

hadd-i hakikî ::: mant. bir terimin esas tarifi.

hadd-i icaz ::: fasâhat'in mucize derecesinde olanı.

hadd-i imkân ::: mümkün olma hududu.

hadd-i ittisal ::: bitişme haddi, noktası.

hadd-i kat'-i tarîk ::: huk. [eskiden] yol kesicilikte bulunan bir şahıs veya birçok eşhas hakkında cinayetlerine göre îcâbeden ukubet.

hadd-i kaıf ::: huk. [eskiden] bir muhsin veya muhsineye, yânî mükellef hür, müslim, zinadan afîf bir kimseye dâr-ı islâm'da zina isnâdeden mükellef bir şahıs hakkında îcâbeden ukubettir ki, miktarı hadd-i şürb gibidir.

hadd-i kemâl ::: olgunluk hâli.

hadd-i kifâye ::: yeterlik derecesi.

hadd-i lâyık ::: tam derece, tam değer.

hadd-i müntehâ ::: son nokta.

hadd-i müşterek ::: ortak derece.

hadd-i sâlis ::: mat. her hangi bir riyazi düsturda birbirinden zait nakıs işaretlerinden biriyle ayrılmış parçalardan üçüncüsü.

hadd-i sânî ::: mat. herhangi bir riyâzî düsturda bir birinden zait nakıs işaretlerinden biriyle ayrılmış parçalardan ikincisi.

hadd-i sekr ::: huk. [eskiden] hamirden başka müskir meşrubattan birinin bilihtiyâr içilmesinden mütevellit sarhoşluktan dolayı îcâbeden ukubettir ki, miktarı hadd-i şürb gibidir.

hadd-i sirkat ::: huk. [eskiden] şeraitini câmî bir sirkatten dolayı muayyen uzvun kesilmesi suretiyle tatbik edilen bir ceza.

hadd-i şarkî ::: top. her hangi bir arazî üzerinde üç nîrengi noktasının teşkîl ettiği üçgenin en doğusunda bulunan re'si, yânî nîrengi noktası.

hadd-i ser'î ::: şerîate uygun olarak verilen ceza.

hadd-i şimalî ::: top. her hangi bir arazî üzerinde üç nîrengi noktasının teşkîl ettiği üçgenin en şimalinde (kuzey) bulunan re'si, yânî nîrengi noktası.

hadd-i şürb ::: huk. [eskiden] az veya çok miktarda bilihtiyar "hamr" içilmesinden dolayt îcâbeden ukubet, [sekir vermiş olsun olmasın (bu ukubet hür ve hürre hakkında seksen, köle hakkında kırk celdedir. Celd, kamçı ile vurma veya derisine dokunmadır) ].

hadd-i ta'bîr ::: tasvir ve anlatma derecesi, çjücü.

hadd-i te'dib ::: şerîata göre ceza, dayak derecesi.

hadd-i vasat ::: orta.

hadd-i zâtinde ::: zâten, esasen, yaradılışta, aslında, oluşunda. 8) bir şeyin keskin olan yeri, ağzı.

hadd-i seyf ::: kılıcın keskin yeri, ağzı. Bî-hadd : hesapsız, sınırsız. Fevk-al-hadd : pek çok. Ser-hadd : sınır.

hadd-i zina ::: huk. [eskiden] şeraiti dâhilinde vâki ve sabit olan zinadan dolayı mürtekibi hakkında tatbik edilecek ukubettir ki, ya celd veya recim suretiyle olur.

hadd ::: (a. s.) : 1) denizden gelen gürültülü ses. 2) gürültü ile yıkılan. 3) gürültülü bir sesle çağıran.

had ::: bir nevi ceza.

HAD ::: Beş günah için had cezâsı vardır:Zinâ, şarab içmek, alkollü içki ile sarhoş olmak, kazf (iffetli erkek veya kadına zinâ etti diye iftirâda bulunmak), hırsızlık, yol kesicilik. (İbn-i Âbidîn)

Had, günâhın temizlenmesine sebeb olmaz. Günâhtan kurtulmak için ayrıca tövbe etmek de lâzımdır. (İbn-i Âbidîn)

Had :::


  1. Sınır, uç.

  2. Derece.

  3. İnsanın yetki ve değeri.

  4. Terim.

hâd ::: sınır

hâdd ::: sınır , yanak , keskin , sivri , şer'i ceza , çizgi

hadd ::: ‬sınır

hadd ::: şer’î ceza

hâd ::: (f. i.) zool. çaylak [kuş].

hadd ::: (a. s.) 1) denizden gelen gürültülü ses. 2) gürültü ile yıkılan. 3) gürültülü bir sesle çağıran.

had ::: derece, kota, sınır, terim, uç

HAD :::

f. Çaylak kuşu.HAD' $ (Hıd') : Aldatmak. * Dühul etmek, girmek. * Kurumak