Çağdaş Sözlük

vesile ~ وسیله

Kamus-ı Osmani - vesile ~ وسیله maddesi. Sayfa: 625 - Sira: 12

vesile - وسیله

[ء] كنديسيله بر شیئه رغبتله توصل اولنه‌جق نسنه ، دها صريح تعبير ايله بر شی تحصيلنه یاخود بر شیئه واصل اولمغه واسطه وآلت اولان شی ، فرصت ، بهانه ، سبب : (وسيلهٔ جميله) ، (وسيله جو) = وسيله آرایيجی . (وسيله خواه) = وسيله ايسته‌ین .

Kamus-u Osmani vesile maddesi. osmanlıcada vesile ne demek, vesile anlamı manası, vesile osmanlıca nasıl yazılır. Osmanlıca sözlükte vesile hakkında bilgi. Arapça vesile ne demek. Arapça osmanlıca sözlük. Farsçada vesile anlamı

Kamus-i Osmani - وسیله vesile ne demek. osmanlıca yazılışı anlamı manası..

vesile ~ وسیله güncel sözlüklerde anlamı:

VESiLE ::: (Vâsile) Bahane, sebeb. * Fırsat. * Elverişli durum. * Vasıta. Yol. * Pâye, rütbe. * Baba. * Kurbiyet. * Kendisi ile başkasına yaklaşılan şey. * Cennet'te bir menzil adı. (El-Vesiletü menziletün fi-l Cenneti hadis-i şerifi bunu te'yid ediyor.)

vesile ::: (a. i. c. : vesâil) : 1) yol, vâsıta. 2) bahane, sebep. 3) fırsat, elverişli vaziyet. Bîlâ-vesile, Bî-vesîle : ortada bir sebep ve bahane yok iken.

vesîle-i cemile-i hasene ::: güzel sebep, güzel fırsat.

vesîle-i sa'y ::: çalışma vesîlesi.

vesile ::: yol, hedefe ulaştıran şey.

VESiLE ::: Allahü teâlâ, âyet-i kerîmelerde meâlen buyuruyor ki:

Ey îmân edenler! Allahü teâlâdan korkunuz! O'na yaklaşmak için vesîle arayınız! (Mâide sûresi: 35)

Hazret-i Ömer, kuraklık sebebiyle kıtlık olduğu zaman, Resûlullah efendimizin amcası hazret-i Abbâs'ı vesîle ederek; "Allah'ım! Biz kıtlığa düştüğümüz zaman, Resûlullah'ı vesîle ettiğimizde, sen bize yağmur verirdin. Şimdi Resûlullah'ın amcasını vesîle ediyoruz, bize yağmur ver" der, Allahü teâlâ da onların bu dileklerini kabûl edip, yağmur verirdi. (Enes bin Mâlik)

Duânın kabûl olması için; Peygamberleri ve sâlih (makbûl, kıymetli) kulları vesîle etmelidir. (İbn-ül-Cezerî)

İbâdetler, duâlar, mübârek zâtlar, Allahü teâlânın rızâsına kavuşmak için hep vesîledirler. (Senâullah Dehlevî)

Vesile :::


  1. Sebep, bahane

  2. Elverişli durum, fırsat
    Örnek: Muhasebeci, yerden temennalar, gevrek kahkahalar arasında bir vesile ile, kuru üzümden iki çekilmiş yirmi iki grado sert rakısını methetti. R. H. Karay

vesile ::: yol

vesîle ::: bahane , sebep

vesîle ::: ‬sebep

vesîle ::: bahane

vesîle ::: yol

vesile ::: anahtar, bahane, fırsat, münasebet, sebep

VESİLE :::

(Vâsile) Bahane, sebeb. * Fırsat. * Elverişli durum. * Vasıta. Yol. * Pâye, rütbe. * Baba. * Kurbiyet. * Kendisi ile başkasına yaklaşılan şey. * Cennet'te bir menzil adı. (El-Vesiletü menziletün fi-l Cenneti hadis-i şerifi bunu te'yid ediyor