iktida ~ اقتداء
Kamus-ı Osmani - iktida ~ اقتداء maddesi. Sayfa: 420 - Sira: 3
iktida - اقتداء
[ء] تابع اولمق ، اویمق.: [اهل اسلام سنن سنیهٔ پيغمبرییه اقتدا ادر، جماعت امامه اقتدا ايله ادای صلات ایدر] ،[قرآن كريمك نازل اولديغی اسلوب اعجاز نمایه اقتدا واقتفابرله فن بلاغتی لفت فصيحه مضریه اوزره ابتنا ايتديلر - ميزان البلاغه ] "مقاصد فقها اقتدای حكم آله" "مطالب عقلا التزام جبر كسور" (نابی)
Kamus-u Osmani iktida maddesi. osmanlıcada iktida ne demek, iktida anlamı manası, iktida osmanlıca nasıl yazılır. Osmanlıca sözlükte iktida hakkında bilgi. Arapça iktida ne demek. Arapça osmanlıca sözlük. Farsçada iktida anlamı
Kamus-i Osmani - اقتداء iktida ne demek. osmanlıca yazılışı anlamı manası..
iktida ~ اقتداء güncel sözlüklerde anlamı:
iKTiDA ::: Uymak, tâbi olmak. Birinin hareketini örnek alarak ona benzemeye çalışmak. İttiba etmek.
iktidâ' ::: (a. i.) : tabî olma, uyma.
iktidâen ::: (a. zf.) : tabî olarak, uyarak.
ıktıdâ ::: (a. i.) : uyma, tâbi olma.
ıktıdâen ::: (a. zf.) : ıktıdâ suretiyle, uyarak, tâbi olarak.
iktidâ ::: uyma.
iKTiDa ::: Allahü teâlâ âyet-i kerîmede meâlen buyurdu ki:
İşte o peygamberler Allahü teâlânın hidâyet ettiği kimselerdir. Sen de onlara iktidâ et. De ki: "Ben buna (peygamberlik vazîfemin îfâsına) karşılık sizden bir ücret istemiyorum. O Kur'ân-ı kerîm âlemler için öğütten başka bir şey değildir. (En'âm sûresi: 90)
Benden sonra, Ebû Bekr'e ve Ömer'e iktidâ ediniz. (Hadîs-i şerîf-Tirmizî, Hâkim)
Benden önce Allahü teâlânın bir ümmete gönderdiği bir peygamber yoktur ki, o peygamberin ümmetinden Havârîleri ve sünnetine tâbi olan, emrine iktidâ eden eshâbı, arkadaşları olmasın. (Hadîs-i şerîf-Müslim)
Bizim büyüklerimizin yolunun esâsı ikidir: Birincisi; Resûl-i ekremin sallallahü aleyhi ve sellem sünnetine yâni bildirdiği İslâm dîninin îmân ve amel ile ilgili hükümlerine iktidâ, ikincisi tâbi olduğu âlim ve velîyi çok sevmek. (İmâm-ı Rabbânî)
Kendisinde imâmlık şartları bulunmadığı hâlde imâmlık yapan kimseye iktidâ etmemelidir. (İbn-i Âbidîn)
iKTiDa ::: Allahü teâlâ âyet-i kerîmede meâlen buyurdu ki:
İşte o peygamberler Allahü teâlânın hidâyet ettiği kimselerdir. Sen de onlara iktidâ et. De ki: "Ben buna (peygamberlik vazîfemin îfâsına) karşılık sizden bir ücret istemiyorum. O Kur'ân-ı kerîm âlemler için öğütten başka bir şey değildir. (En'âm sûresi: 90)
Benden sonra, Ebû Bekr'e ve Ömer'e iktidâ ediniz. (Hadîs-i şerîf-Tirmizî, Hâkim)
Benden önce Allahü teâlânın bir ümmete gönderdiği bir peygamber yoktur ki, o peygamberin ümmetinden Havârîleri ve sünnetine tâbi olan, emrine iktidâ eden eshâbı, arkadaşları olmasın. (Hadîs-i şerîf-Müslim)
Bizim büyüklerimizin yolunun esâsı ikidir: Birincisi; Resûl-i ekremin sallallahü aleyhi ve sellem sünnetine yâni bildirdiği İslâm dîninin îmân ve amel ile ilgili hükümlerine iktidâ, ikincisi tâbi olduğu âlim ve velîyi çok sevmek. (İmâm-ı Rabbânî)
Kendisinde imâmlık şartları bulunmadığı hâlde imâmlık yapan kimseye iktidâ etmemelidir. (İbn-i Âbidîn)
iktidâ ::: uyma , uymak , tabi olmak
iktidâ ::: uyma
iktidâ' ::: (a. i.) tabî olma, uyma.
iktidâen ::: (a. zf.) tabî olarak, uyarak.
ıktıdâ ::: (a. i.) uyma, tâbi olma.
ıktıdâen ::: (a. zf.) ıktıdâ suretiyle, uyarak, tâbi olarak.
İKTİDA :::