ruhsat ~ رخصت
Kamus-ı Osmani - ruhsat ~ رخصت maddesi. Sayfa: 459 - Sira: 1
ruhsat - رخصت
[ء] اذن ، جواز ، مساعده ؛ باشلی باشنه براقمق ، سربست براقمق . (رخصتنامه) = بر شيئك ، بر ايشك اجراسنده بأس اولمديغنه دائر كرك رسمی وكرك غيررسمی صورتده برينه ويريلن تذكره ، كاغد . (رخصتیه) = اجرای صنعت ايچون اصنافه ويركو مقابلنده ويريلن رسمی ورقه : "آستان اوزره یوزين برايكی دفعه فرش ايدوب" "صكره رخصتیاب اولور جم كيرمكه دیوانته" (نديم) "رخصت بولنور دامن جانان اله كيرمز" ""جانان بولنور كوشهٔ دامان اله كيرمز" (حشمت)
Kamus-u Osmani ruhsat maddesi. osmanlıcada ruhsat ne demek, ruhsat anlamı manası, ruhsat osmanlıca nasıl yazılır. Osmanlıca sözlükte ruhsat hakkında bilgi. Arapça ruhsat ne demek. Arapça osmanlıca sözlük. Farsçada ruhsat anlamı
Kamus-i Osmani - رخصت ruhsat ne demek. osmanlıca yazılışı anlamı manası..
ruhsat ~ رخصت güncel sözlüklerde anlamı:
RUHSAT ::: (C.: Ruhas-Ruhsat) İzin, müsaade. * Genişlik. * Kolaylık. * Fık: Kulların özürlerine mebni, kendilerine bir suhulet ve müsaade olmak üzere, ikinci derecede meşru' kılınan şeydir. Sefer halinde Ramazan-ı Şerif orucunun tutulmaması gibi. Vuku' bulan ikraha mebni, birisinin malını itlaf etmek de bu kabildendir ki, bu halde bu itlaf hakkında bir ruhsat-ı şer'iyye bulunmuş olur. Bir hâdisede, azîmet ile ruhsat içtima' edince, azîmet tarikını iltizam etmek, bir takva nişanesi sayılır. (Bak: Azîmet)
RUHSaT ::: (Ruhsat. C.) Ruhsatlar, müsaadeler, izinler.
ruhsat ::: (a. i. c. : ruhas, ruhsat) : izin, müsaade. ruhsatı nezzâre : bakma izni, bakmıya müsâade etme. ruhsat-ı niyaz : yalvarma izni.
ruhsat ::: (a. i. ruhsat'ın c.) : izinler, müsaadeler.
ruhsat ::: izin, müsaade.
RUHSAT ::: Allahü teâlâ, azîmetle iş yapmayı sevdiği gibi, ruhsatla yapmayı da sever. (Hadîs-i şerîf-Mektûbât)
İslâmiyet'te bir işin yapılması için iki yol vardır. Bunlardan biri ruhsat, diğeri azîmet yoludur. Kuvvetli, hâli elverişli olanın, azîmet ile amel etmesi efdaldir, daha iyidir. Güç olan işi yapmak nefse ağır gelir. Nefsi daha çok ezer, zayıflatır. İbâdetler nefsi zayıflatmak için, kırmak için emrolundu. Çünkü nefs, insanın ve Allahü teâlânın düşmanıdır. Onu zayıflatarak azmasını önlemek lâzımdır. Fakat büsbütün öldürülmez. Çünkü bedenin hizmetçisidir. Ahmak ve câhil hizmetçidir. Zayıf, hasta, sıkışık halde olan kimsenin, ibâdetlerini işlerini terk etmemesi, ruhsat yolu ile yapması lâzımdır. (Abdülhakîm Arvâsî)
Ruhsatın sebebleri çoktur. Normal şartlar altında murdar eti (leş) yemek harâmdır. Fakat açlıktan ölüm ile karşı karşıya gelen kimsenin, ölmeyecek kadar murdar eti yemesi mubâhtır, buna izin verilmiştir. Bu bir ruhsattır. Bâzan zarûret ve meşakkat zamânında bile olsa, ruhsatı değil, güç ve zor olanı yapmak olan azîmeti yapmak daha iyidir. Meselâ, ölüm ile korkutulan kimsenin, îmânını gizlemesi ruhsat olduğu hâlde, gizlememesi azîmettir. Bâzan da ruhsatı yapmak daha iyi olur. Yolcunun oruç tutmaması böyledir. Yolcu, orucu tutarak hastalanır ölürse, günâha girer. (Serahsî, Abdülhakîm Arvâsî)
Ruhsat :::
- İzin, müsaade.
- İzin belgesi, ruhsatname
Örnek: Belediye doktoru tarafından tasdik edilerek gömülmesine ruhsat verilir. H. R. Gürpınar
ruhsât ::: izin , müsaade
ruhsat ::: izin
ruhsat ::: (a. i. c. : ruhas, ruhsat) izin, müsaade. ruhsatı nezzâre : bakma izni, bakmıya müsâade etme. ruhsat-ı niyaz : yalvarma izni.
ruhsat ::: (a. i. ruhsat'ın c.) izinler, müsaadeler.
ruhsat ::: izin, müsaade
RUHSAT :::
RUHSÂT :::