tarak ~ تارك
Kamus-ı Osmani - tarak ~ تارك maddesi. Sayfa: 9 - Sira: 3
tarak - تارك
[ف] تپه ، باش تپهسی . (تار) علی الطلاق تپه ديمكدر . آخرينه ادات تصغير علاوهسيله (تارك) دينيلمشدركه تپهجك ديمكدر . بو حالده دخی هر شیئك اوجی وخصوصا انسان تپهسی اراده ايدلمش اولور . مثلا (تارك سنان) ،(تيغ تارك شكاف)
Kamus-u Osmani tarak maddesi. osmanlıcada tarak ne demek, tarak anlamı manası, tarak osmanlıca nasıl yazılır. Osmanlıca sözlükte tarak hakkında bilgi. Arapça tarak ne demek. Arapça osmanlıca sözlük. Farsçada tarak anlamı
Kamus-i Osmani - تارك tarak ne demek. osmanlıca yazılışı anlamı manası..
tarak ~ تارك güncel sözlüklerde anlamı:
TARAK ::: Bulutların bir yere toplanması. * Aynı cinsten olan şeylerden bazısı bazısının üstünde olması.
târek ::: (f. i.) : tepe, başın tepesi.
târik ::: (a. s. terk'den) : terk eden, bırakan, vaz geçen.
târik-i dünyâ ::: 1) dünyâ işlerindtn elini ayağını çekip bir köşede oturan; 2) evlenmiyen papaz.
târik-i sallt ::: namazı terk eden, namaz kılmıyan, beynamaz.
Tarak :::
- Saçların, sakalın, hayvan tüylerinin karışıklığını gidermeye veya kadınların saçlarını tutturmaya yarayan dişli araç
Örnek: Fil dişi tarağı da aşırmışlar, asıl buna canım yandı. R. H. Karay - Bahçıvanlıkta toprağın taşını ayıklamak için kullanılan, ucu bu biçimde olan araç, tırmık.
- Dokuma tezgâhlarında, dişleri arasından arış ipliklerinin geçtiği tarak biçiminde araç.
- Bazı kuşların başında bulunan yelpaze biçiminde tepelik.
- İnsanda ayağın yüksek olan üst bölümü.
- Suda yaşayan hayvanlarda solungaç.
- Yassı solungaçlılardan, kabukları yuvarlak, yelpaze biçiminde bir yumuşakça (Pecten).
- bk. pekten
târik ::: terkeden
tarak ::: bulutların bir yere toplanması , aynı cinsten olan şeylerden bazısı bazısının üstünde olması
târek ::: (f. i.) tepe, başın tepesi.
TARAK :::