Çağdaş Sözlük

taze ~ تازه

Kamus-ı Osmani - taze ~ تازه maddesi. Sayfa: 11 - Sira: 5

taze - تازه

[ف] یݣی ، نوظهور . "كهنه" نك ضدی : (طرز تازه ، فكر تازه ، اداسی تازه ، ناز تازه ، اسلوب تازه ) كنج ، كورپه ، صولو ، یاش معناسنی افاده ايدر . بو معناده (خشك) مقابليدر . یعنی قورو دكل ديمكدر . مثلا "تازه جوان" تعبيريله هنوز بيیق وصاقالی ظهور ايتمه‌مش كنج اراده اولونور . "تازه فصولیه‌ ، تازه اوزوم ، تازه بامیه " تعبيرلرندن دخی قورو اولمدلری اكلاشيلور -بعضا بو معناده طراوت ورطوبتی مبالغه ايله افاده ايچون "یاش ، صولو ، لطيف " معناسنی افاده ايدن [تر] لفظی ايله برلكده ايراد واستعمال اولونور . مثلا (تر وتازه بردختر) = غایتله لطيف ،

Kamus-u Osmani taze maddesi. osmanlıcada taze ne demek, taze anlamı manası, taze osmanlıca nasıl yazılır. Osmanlıca sözlükte taze hakkında bilgi. Arapça taze ne demek. Arapça osmanlıca sözlük. Farsçada taze anlamı

Kamus-i Osmani - تازه taze ne demek. osmanlıca yazılışı anlamı manası..

taze ~ تازه güncel sözlüklerde anlamı:

TAZE ::: f. Yeni kesilmiş, bayatlamamış, taravetli, buruşmamış. * Yeni duyulan, henüz ortaya çıkan. * Kuru olmayan, yeşil. * Genç, körpe.

taze ::: (f. s.) : 1) taze, körpe; sulu, yaş. 2) genç.

Taze :::


  1. Bozulmamış, bayatlamamış olan
    Örnek: Beyaz peyniri, ekmeğin taze kabuğuna sarıp ağzıma sokuyorum. Y. Z. Ortaç

  2. Dinç, yıpranmamış, yorulmamış
    Örnek: Yüzü taze, taravetli ve güzeldi. M. Ş. Esendal

  3. Kuru olmayan, körpe, kuru karşıtı
    Örnek: Ağaçların taze yaprakları akşamın serinliğini emiyormuş gibi duruyordu. M. Ş. Esendal

  4. Yeni, zamanı geçmemiş
    Örnek: Orada okuduğum en taze havadis yirmi beş, otuz günlüktü. Halikarnas Balıkçısı

  5. Genç kadın
    Örnek: Şu köşede çocuğuyla beraber bir taze oturuyor. Ö. Seyfettin

tâze ::: körpe , taze , genç

tâze ::: ‬körpe

tâze ::: taze

tâze ::: genç

tâze ::: yeni

taze ::: (f. s.) 1) taze, körpe; sulu, yaş. 2) genç.

taze ::: dinç, yaş

TAZE :::

f. Yeni kesilmiş, bayatlamamış, taravetli, buruşmamış. * Yeni duyulan, henüz ortaya çıkan. * Kuru olmayan, yeşil. * Genç, körpe