hal ~ حال
Kamus-ı Osmani - hal ~ حال maddesi. Sayfa: 244 - Sira: 3
![](/rsm/osmani3/20/244-3.jpg)
![](/rsm/osmani3/20/244-4.jpg)
![](/rsm/osmani3/20/245-1.jpg)
hal - حال
[ء]هر شیئك وصف متغيری ، صفت متغيرهسی ؛ هر شیئك ايچنده بولنديغی كيفيت و هیٔتی : (حال عالم باعث شكران اممدر ، حالی نصل ، حالی یولنده ، حالنه شكر ايتسون ) . "حال دلی اول آفته تقريره نه حاجت" (عارف) جذبه، بایغينلق ، جوشغونلق : (اهل حال) = صفیون ودروشاندن كنديلرينه بعضا كيفيت مخصوصهعارض اولاندر . حال : ايچنده بولنيلان آن غير ثابتدركه هر وقته كوره ماضی ايله مستقبل آرهسی ديمكدر : (بزم ايچون مستقبل ايلروده حال وزمان حال ايسه ماضی اولهجقدر ، مستقبل البته حال اولهجق ) (حال حاضر) = ايچنده بولنيلان آنی افاده ايدر بر تعبير ايسهده هر شیئك شكل آنيسی ، كيفيت موجودهسی مقامندهده ايراد
اولنور . مثلا (شوخانه حال حاضرنده قاچ بيك غروش ايدر ، كوشكك حال حاضری قابل انهدام اولديغنی كوسترييور ). (حالا ) = حال جهتيله ، حاله كوره حاله دلالت ايدن صيغه ، تعبير : (درحال ، فی الحال) = عجله ، شمديجك ، همان . چار چابوق (بای حال ، بهمه حال ) = نصل اولورسه اولسون، هر حالده ، البته . (علی كل حال ) = اولوريله ، اولديغی قدر . (حالا) = الآن ، شمدی ، هنوز . بو لفظ (حالا) لفظنك مخفيفدر. فقط تخفيف ايله موقع استعمالی تبدل ايتمشدر . معناجه (حالا) نك اسكی ارقداشی اولان (حالیا) تعبير خاییدهسی الیوم كلیا متروك حكمندهدر . (عرض حال) = حالی بيلديرمه ، كوز اوثنه قویمه ؛ حالی بيلديرمك ايچون یازيلان ورقپاره ، كاغد . (سال حال ، شهر حال) تعبيرلرندهكی (حال) زمان حاضره دلالت ايدن لفظ اولمیوب (حلول) لفظندن اسم فاعل اولان شدهلی (حال) دركه حلول ايديجی ، ايدن ؛ كلوب داخل اولان ، كيرن ديمكدر . (سنهٔ حالیه) تعبيرندهكی (حال) ايسه حلولدن دكلدر . چونكه حلولدن كلن (حال) ك صيغهٔ مؤنثی (حاله) در. بوايسه حاله منسوب ،
شمديكی معناسنده زمان حاضر ديمك اولان (حال) لفظندن مشتقدر . (حاللو) = قوتلی ، ثروتلی ، زنكين (حاللشمك)= ايكی كشی یكديكرينه حالنی سویلهمك ، دردلشمك ديمكدر . جمعی (احوال) . "شيخمز حالا بزی ارشاد سوداسندهدر" (معلم ناجی)
Kamus-u Osmani hal maddesi. osmanlıcada hal ne demek, hal anlamı manası, hal osmanlıca nasıl yazılır. Osmanlıca sözlükte hal hakkında bilgi. Arapça hal ne demek. Arapça osmanlıca sözlük. Farsçada hal anlamı
Kamus-i Osmani - حال hal ne demek. osmanlıca yazılışı anlamı manası..
hal ~ حال güncel sözlüklerde anlamı:
HaL ::: Durum, vaziyet. Görünüş. Tavır. Suret. Keyfiyet. * Cezbe. * Dert, keder, elem. * Mecâl. Kuvvet. * Gr: Fâili, mef'ulü veya her ikisinin durumunu bildiren sözdür. Halin sâhibine zi-l hâl denir.Meselâ : $ Reeytuhu mâşiyen: (Onu yürürken gördüm) cümlesinde Mâşiyen (yürürken) kelimesi, cümledeki mef'ulün hâlini bildirir. şimdiki zamanda olan fiilin durumuna da hâl denir.
HaL ::: Dayı. * Vücudda hususan yüzde görünen siyah benek, ben.
HAL ::: Küçük Hindistan cevizi.
hâl ::: (a. i. c. : ahvâl) : annenin erkek kardeşi, dayı.
hâl ::: (a. i. c. : ahvâl) : 1) şimdiki zaman, geçmiş ve gelecek olmıyan zaman. 2) oluş, bulunuş, suret, keyfiyet, * durum.
hâl-i hâzır ::: şimdiki durum.
hâl-i ihtizâr ::: can çekişme, ölüm hâli.
hâl-i intizâr ::: bekleme hâli.
hâl-i medenî ::: medenî durum. 3) mecal, kuvvet, takat. 4) dervişlerin, sofuların cezbesi, baygınlığı, coşkunluğu. 5) dert, keder, elem, sıkıntı. 6) isim çekimi şekillerinden her biri : evden : den hali, sokağa : -e hali gibi.
hâl-i sahv ::: huk. [eskiden] daimî veya arızî bir sebepten dolayı şuuru münselip bulunan bir şahsın aklî melekelerini muvakkaten iktisâbetmesi, fr. in. tervalle lucide, moments de lucidite.
hâl ::: durum, görünüş, nitelik, şimdi, tâkat.
hal ::: yapıp bitirme, indirme.
HaL ::: Hâller ve vecdler (kendinden geçmeler), matlûbun yâni ele geçirilmek istenilenin başlangıçlarıdır. Maksat değildir. (İmâm-ı Rabbânî)
En güzel hâl; şerîate (dînimizin emir ve yasaklarına) uymaktır. (İmâm-ı Rabbânî)
Tasavvuf yolunda ilerleyenlerin bilgileri hâl ile kavuşulan bilgilerdir. Hâller de amellerden hâsıl olur. Amelleri dürüst, doğru olan ve ibâdetleri hakkı ile yapan kimselerde hâller hâsıl olur. Bu hâller birçok şeyleri öğrenmelerine sebeb olur. (İmâm-ı Rabbânî)
Hal :::
- Çözme, çözülme.
- Eritme.
- Karışık bir sorunun içinden çıkma, sonuca varma.
- Sebze, meyve, bakliyat vb.nin satıldığı yer.
- Tahttan indirme.
- Bir şeyin içinde bulunduğu şartları veya taşıdığı niteliklerin bütünü, durum, vaziyet
Örnek: Herkes hâline göre bir hediye verdi. H. R. Gürpınar - Davranış, tutum, tavır
- Şimdiki zaman, içinde yaşanılan zaman
- Güç, kuvvet, takat.
- Kötü durum, sıkıntı, dert.
- Durum.
- Sebze, meyve, bakliyat vb. nin satıldığı pazar yeri.
hâl ::: durum , şimdiki zaman , dayı , ben , hal , benek , görünüş
hâl ::: hâl
hâl ::: durum
hâl ::: şimdiki durum
hâl ::: şimdiki zaman
hâl ::: dayı
hâl ::: ben
hâl ::: benek
hâl ::: (a. i. c. : ahvâl) annenin erkek kardeşi, dayı.
hal ::: ben, benek
hal ::: durum
hal ::: puan
hâl ::: davranış, dert
hâl ::: durum, güç, güç kuvvet, hatır, kuvvet
hal ::: durum
hal ::: puan
hâl ::: davranış, dert
hâl ::: durum, güç, güç kuvvet, hatır, kuvvet
hâl ::: sıkıntı, takat, tavır, tutum, vaziyet
hal ::: durum
hal ::: puan
hâl ::: davranış, dert
hâl ::: durum, güç, güç kuvvet, hatır, kuvvet
hâl ::: sıkıntı, takat, tavır, tutum, vaziyet
hâl ::: sıkıntı, takat, tavır, tutum, vaziyet
HAL :::
HÂL :::