Çağdaş Sözlük

dar ~ دار

Kamus-ı Osmani - dar ~ دار maddesi. Sayfa: 349 - Sira: 6

dar - دار

[ف] معانیٔ عديده‌یی حاويدر . لسانزمده معتبر ومستعمل اولان معنالری بروجه آتی كوسترلمشدر. [١] علی الاطلاق آغاج معناسنده قوللا-

نيلير . مثلا (دار سیاست) كبی كه مجر مينك بر موجب هكم قانون صلبا اعدامنه مخصوص اولان آغاجدر . نصل‌كه (بردار) = آغاج اوزره ، آصلمش ديمكدر . بو معنی اعتباريله اولمليدركه بين العوام بو آغاجه غلط فاحش اوله‌رق (دار آغاجی) دينيلير . بو حالده آغاج آغاجی ديمك اولوب معناسز بر تعبيردر. لكن بين العوام اوقدر مشهور بر غلطدركه تصحیحی غير قابلدر . (داره چكمك) = اصمق معناسنی افاده ايدر . ینه بو اعتبار ايله شونلرده قوللانيلير : (دارچين ، دار فلفل ، دار رومی) . (دار زرد) = بر نوع صاری آغاجدركه نام ديكری (زرده چوب) یاخود (زرده‌چال) در. [٢] طوتمق ، صاقلامق معناسنه اولان (داشتن) مصدرندن صيغهٔ امر ویاخود اسم فاعل مرخمدركه وصف تركيبی اوله‌رق قوللانيلير . مثلا (درمدار ، آیینه‌دار ، دفتردار ، خزينه‌دار ،سنجاقدار ، بایراقدار ، ديندار ، پایدار ، سلحدار ، ابريقدار ، مهردار ، سردار ، كيسه‌دار ) كبی [٣] صاحب ، مالك معناسنی افاده ايدر : مثلا (جهاندار ، تاجدار ، حكمدار مالدار ، حصه‌دار) كبی . "وایه‌دار اولسه اكر عاطفت فيضندن" "اولور آرایش سجاده جبين الهاد" (نابی)

Kamus-u Osmani dar maddesi. osmanlıcada dar ne demek, dar anlamı manası, dar osmanlıca nasıl yazılır. Osmanlıca sözlükte dar hakkında bilgi. Arapça dar ne demek. Arapça osmanlıca sözlük. Farsçada dar anlamı

Kamus-i Osmani - دار dar ne demek. osmanlıca yazılışı anlamı manası..

dar ~ دار güncel sözlüklerde anlamı:

DaR ::: Yer, mekân, konak.

DaR ::: f. Sâhib, mâlik, tutan (mânasındadır.) Meselâ: Bayrakdâr $ : Bayrak tutan.

dâr ::: (a. i. c. : dirân) : 1) ev 2) yer. 3) yurt.

dâr-ı beka ::: ahret.

dâr-ı dünyâ ::: dünyâ.

dâr-ı emân ::: Müslümanlar ile sulh hâlinde bulunan veya Müslümanların zimmetini kabul eden gayrimüslim bir milletin ülkesi.

dâr-ı fena ::: dünyâ.

dâr-ı harb ::: Müslümanlar ile aralarında sulh hâli bulunmıyan gayrimüslimlerin ülkesi. [bu ülkedeki Müslim olmıyan ahâlîden her birine "harbî" denir].

dâr-ı İslâm ::: Müslümanların hâkimiyeti altında bulunan yerler. [Müslimler oralarda huzur ve emniyet içinde yaşarlar].

dâr-ı ridde ::: aslında Müslim iken sonradan irti-dâdeden veya bir aralık Islâmiyeti kabul etmiş iken sonradan mürted olan şahısların hâkim bulunduğu şehir veya kasaba, [bâzı ahkâm itibariyle dâr-ı harb'den ayrılır].

dâr-ı şûrâ-yı askerî ::: 1253 yılı muharreminde teşkîl ve 1259 tarihli nizâmnâme ile vazîfesi tes-bît olunan ve bir reis ve bir müftü ile askerî ve mülkî ricalden on bir daimî ve altı muvakkat âza (üye) ile kurulan yüksek askerî bir meclis idi. [1296 târihinde lağvolunmuştur].

dâr-ı zimmet ::: Müslümanların ahit ve emânını, . himayesini kabul etmiş olan gayrimüslimlere mahsus yerler.

dâr-ül-cihâd ::: islâm sınırları dışındaki ülkeler. Islâmla barış hâlinde olmıyan veya bir anlaş, -ma yapmamış olan ülkeler.

dâr-üt-tabâat-ül-âmire ::: Devlet Matbaası.

dâr ::: (f. i.) : dar ağacı.

dâr ::: (f. s.) : 1) tutan. Defter-dâr : defter tutan. Bayrak-dâr : bayrak tutan. gibi. 2) sahip, mâlik, li. Alâka-dâr : alakalı, ilgili. Hisse-dâr : hisseli. Hükümdar : hükme sahip, hükme mâlik.

dâr ::: (f. i.) : savaş, [dâima eşanlamı, olan "gîr" ile beraber kullanılır].

dâr ü gîr ::: kavga, savaş.

dâr ::: yer, ev, yurt.

Dar :::


  1. İçine alacağı şeye oranla ölçüleri yetersiz olan, geniş ve bol karşıtı.

  2. Genişliği az veya yetersiz olan, ensiz
    Örnek: Sahilleri kucaklayan tatlı meltemler, bu mahallenin dar sokaklarından geçmiyordu. S. Derviş

  3. Az, elverişsiz, sınırlı.

  4. Sıkıntılı
    Örnek: Dar bir gün gelmiş birinden üç beş kuruş almışım, ne çıkar! M. Ş. Esendal

  5. Yetersiz.

  6. Güçlükle, ucu ucuna, ancak
    Örnek: En sonra, pek çok sıkılan çocukların zoru ile, akşam altı postasına dar yetiştiler. M. Ş. Esendal

  7. İdam mahkûmlarını asmak için dikilen direk.

  8. Yurt.

  9. Ev.

dâr ::: yer , ev , yurt , dünya , dar ağacı , sahip olan , bulunduran

dâr ::: ‬yurt

dâr ::: ev

dâr ::: ‬dar ağacı

dâr ::: ‬sahip olan

dâr ::: bulunduran

dâr ::: tutan

dâr ::: (f. i.) dar ağacı.

dâr ::: (f. s.) 1) tutan. Defter-dâr : defter tutan. Bayrak-dâr : bayrak tutan. gibi. 2) sahip, mâlik, li. Alâka-dâr : alakalı, ilgili. Hisse-dâr : hisseli. Hükümdar : hükme sahip, hükme mâlik.

dâr ::: (f. i.) savaş, [dâima eşanlamı, olan

dar ::: ancak, az, ev, mahdut, sıkı, yetersiz, yurt

DÂR :::

f. Sâhib, mâlik, tutan (mânasındadır.) Meselâ: Bayrakdâr $ : Bayrak tutan

Diğer Osmanlıca Sözlüklerde: